-DDADAS:
(Tur.) Er. 1. Erkek kardes. 2. Delikanli, babayigit.
DAFI: (Ar.) Er. l. Defeden, gideren. 2. Savan, savusturan, iten.
DAGASAN: (Tur.) Er. - Dagasan.
DAGDELEN: (Tur.) Er. - (bkz. Dagasan).
DAGHAN: (Tur.). - Eski Turklerde dag tanrisi. - Isim olarak kullanilmaz.
DAGTEKIN: (Tur.) Er. - (bkz. Dagasan).
DAHHAK: (Ar.) Er. - Cok gulen, cok gulucu. - Daha cok lakab olarak kullanilir.
DAHI: (Ar.) Er. - Ustun zeka sahibi.
DAHIYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Dahi).
DAIM: (Ar.) Er. - Devamli surekli, her zaman.
DALAN: (Tur.) Er. 1. Bicim, sekil. 2. Ince, narin, zarif.
DALAY: (Tur.) Ka. - Deniz.
DALAYER: (Tur.) Er. - Deniz adami.
DALDAL: (Tur.) Er. - Kahraman, yigit-
DALGA: (Tur.). 1. Denizin yel esince oynayip kabarmasi. 2. Denizde hareketli su kutlesi. -
Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DALOKAY: (Tur.) Er. - Cok begenilen.
DALYA: (Tur.) Ka. - Yildiz cicegi.
DAMAN: (Fars.) Er. 1. Etek. 2. Bir dag silsilesinin eteginde uzanan bolge.
DAMLA: (Tur.) Ka. 1. Bir sividan ayrilarak dusen parca halinde, kucuk miktar, katre. 2. Belli
miktarlarda akitilarak kullanilan ilac.
DANA: (Fars.) Er. 1. Bilen, bilici, bilgin.
DANIS: (Fars.) Er. 1. Bilim, bilgi, ilim. Ehl-i danis: Bilgi sahipleri. Danis-Merd: Bilgili,
Tanzimattan once kadilarin yaninda stajer olarak calisan kimse. - Danismend: Sultan
Meliksah'in alimlerinden emir Danismend'in kurmus oldugu bir Turk devlet ve sulalesi.
DANIYAL: (Ibr.) Er. - Ben-i Israil peygamberlerinden biri. "Tanri benim yargicimdir"
anlamina gelir. Iki tane Daniyal vardir: a) Babillilcre esir olmus genc Daniyal, b) Hz. Nuh ile
Hz. Ibrahim arasinda gecen zamanda yasayan Daniyal.
DARCAN: (Tur.) Er. 1. Aceleci, sikintili. 2. Serce.
DAREKUTNI: (Ar.) Er. - Ebu'l-Hasen Ali b. Omer. Taninmis muhaddislerdendir (917-995)
yillan arasinda yasamis 80 yasinda Bagdat'ta vefat etmistir. Hadis sahasinda kiymetli eserleri
vardir.
DARGA: (Tur.) Er. - Baskan, lider.
DARIMI: (Ar.) Er. - Ebu Muhammed b. Abdurrahman. Hadis bilgini. Muslim ve Ebu Isa
hadislerini Darimi'den aldiklarini soylerler. En meshur eseri Camiu's-Sahih'dir.
DAVUD: (Ibr.) Er. Kendisine kitap olarak Zebur'un gonderildigi buyuk peygamberlerden biri.
Kur'an-i Kerim'de 16 yerde ismi gecer. - Turk dil kuralina gore "d/t" olarak kullanilir.
DEDE: (Tur.). 1. Ana ve babanin babasi. 2. Ced, ata. 3. Cok yasli kimse. 4. Mevlevilikte cile
doldurmus, dervislik gayesine erismis ve dergahta hucre sahibi olmus kimse. 5. Bektasilerde
seyh, baba. - Orfte isim olarak kullanilirken, daha cok lakap olarak kullanilir.
DEFINE: (Ar.) Ka. 1. Yere gomulmus, kiymetli esya. 2. Kiymet ve degeri olan kimse veya
mal.
DEFNE: (Yun.) Ka. - Akdeniz ikliminde yetisen, yapraklan sert ve ust yuzleri parlak acik sari
cicek ve guzel kokan defnegillerden bir agac.
DEGER: (Tur.). 1. Bir seyin tam karsiligi, kiymet, baha. 2. Layik. 3. Bir seyin sahip oldugu
yuksek vasif. 4. Ehliyet, kabiliyet. 5. Kadir, itibar. - Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DEHNA: (Ar.). - Kizil. Kumun rengi dolayisiyla Arabistan'da issiz iller adiyla anilan bir
colun adi. - Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DEHRI: (Ar.). - Dunyanin sonsuzluguna inanip oteki dunyayi inkar eden, ruhun da cesetle
birlikte oldugune inanan. Materyalist. Isim olarak kullanilmaz.
DELAL: (Ar.). - Insana hos, sevimli gorunen hal, naz, isve. -Erkek ve kadin adi olarak
kullanilir.
DELFIN: (Yun.). - Yunus baligi. -Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DELISTAN: (Tur.) Ka. - Ilkbaharda birdenbire kabarmis bahce. Gelismis, icinde her turden
bitki bulunan, karisik bahce.
DEMET: (Tur.) Ka. 1. Baglanarak, olusturulan deste. 2. Bicilip baglanmis ekin. 3. Bir
kaynaktan cikan isiklarin meydana getirdigi isik destesi, hazne.
DEMIR: (Tur.) Er. - Dayanikli ve kullanis sahasi genis, mavimsi esmer renkli bir maden.
DEMIRAG: (Tur.) Er. – Demirden ag.
DEMIRALP: (Tur.) Er. - Demir gibi saglam ve yigit.
DEMIRAY: (Tur.) Er. - Demir gibi.
DEMIRCAN: - (bkz. Demirag).
DEMIRDELEN: - (bkz. Demirag).
DEMIREL: (Tur.) Er. - Demir gibi guclu eli olan.
DEMIRER: (Tur.) Er. - Demir gibi guclu kimse.
DEMIRHAN: (Tur.) Er. - Guclu hukumdar.
DEMIRKAN: (Tur.) Er. - Guclu soydan gelen.
DEMIRMAN: (Tur.) Er. - Demir gibi guclu saglam kimse.
DEMIROZ: (Tur.) Er. - Ozu demir gibi guclu olan.
DEMIRSAH: - (bkz. Demirhan).
DEMIRTEKIN: - (bkz. Demirhan).
DEMIRTUG: - (bkz. Demirtekin).
DEMREN: (Tur.) Er. - Okun ucuna gecirilen demir ya da kemik parcasi.
DENGIZ: (Tur.) Er. - (bkz. Deniz).
DENGIZER: (Tur.) Er. - Denizci.
DENIZ: (Tur.) Ka. 1. Buyuk su kutlesi. 2. Buyuk su kutlesindeki dalgalanma.
DENIZALP: (Tur.) Er. - Yigit denizci.
DENIZCAN: (Tur.) Er. - (bkz. Denizalp).
DENIZER: (Tur.) Er. - Deniz adami, denizci.
DENIZHAN: (Tur.) Er. 1. Denizlerin hakimi, yoneticisi. 2. Eski Turklerde Deniz tanrisi. - Isim
olarak kullanilmaz.
DERBEND: (Ar.) Er. - Kapilar kapisi.
DEREM: (Fars.). - Para, akce. - Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DEREN: (Tur.) Ka. - Derleyen, toplayan, ekini bicip toplayan.
DERIM: (Tur.). - Cadir. - Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DERKAVA: (Ar.) Er. - Afrika'nin kuzeybatisinda, Fas-Cezayir'i icine alan musluman tarikatlarin
genel adi.
DERKAVI: (Ar.) Er. - Derkava'ya mensup. - (bkz. Derkava).
DERMAN: (Fars.) Er. 1. Ilac. Care. 2. Takat, kuvvet, guc.
DERSU: (Tur.). - Hepsi, kamilen, bastan basa hep. - Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DERVIS: (Fars.) Er. 1. Allah icin alcakgonullulugu ve fukaraligi kabul eden veya bir tarikata
bagli bulunan kimse. 2. Fakir ve muhtac kimse. 3. Daha cok lakap olarak kullanilir.
DERYA: (Fars.) Ka. - Deniz, buyuk nehir.
DERYAB: (Fars.). - Akilli, anlayisli. - Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DERYACE: (Fars.) Ka. 1. Kucuk deniz. 2. Gol.
DERYADIL: (Fars.) Ka. - Gonlu genis, herseyi hos goren.
DERYANUR: (f.a.i.) Ka. - Nur denizi, deryasi.
DESEN: (Fran.) Ka. 1. Renksiz cizim. 2. Kumas sekli.
DESTAN: (Fars.) Ka. 1. Hikaye, kissa. 2. Hile, mekr, tenvir. 3. Rustem'in babasinin lakabi.
DESTE: (Fars.) Ka. 1. Demet, tutam, takim. 2. Kabza, tutacak yer. 3.On yapraklik altin varak
defteri.
DESTEGUL: (Fars.) Ka. - Gul demeti, destesi.
DEVA: (Ar.). - Ilac. Care, tedbir. – Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DEVAN: (Fars.) Er. 1. Kosan, segirten, hizli yuruyen. 2. Kosmak. Suratle, hizla gitmek.
DEVLEDDIN: (Ar.) Er. - Dinin mutlulugu, uguru, buyuklugu. - Turk dil kurali acisindan
"d/t" olarak kullanilir.
DEVLET: (Ar.). - Bir hukumet dairesinde teskilatlandirilmis olan siyasi topluluk. - Erkek ve
kadin adi olarak kullanilir. Devlet Giray: Kirim hani (1530-1577). Mubarek Giray'in oglu.
DEVLETSAH: (Fars.) Er. - XV. yy. yetisen en taninmis Iran edebiyatcisi.
DEVRAN: (Ar.) Er. 1. Dunya, felek. 2. Zaman. 3. Talih, yazgi.
DEVRIM: (Tur.) Er. 1. Hareket halinde bir seyin bir egri cizerek donmesi, devretmesi. 2.
Koklu degisiklik, inkilap. 3. Eski oldugu fark edileni yikip yerine yeni oldugu farz edileni
koymak. 4. Ihtilal.
DIBA: (Fars.) Ka. 1. Alacali ipek kumas. 2. Atlas.
DIBACE: (Fars.) Ka. 1. Kitabin baslangic kismi, onsoz. 2. Kitaplarin suslu sayfalari.
DICLE: (Tur.). - Yakindogu'nun Turkiye'den dogan ve Mezopotamya'dan Basra Korfezine
dokulen nehirlerden biri. - Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DICLEHAN: (Tur.) Er. - Dicle'nin hukumdari.
DIDAR: (Fars.) Ka. 1. Yuz, cehre. 2. Gorme, gorusme. 3. Gorus kuvveti. 4. Acik meydanda.
DIDE: (Fars.) Ka. 1. Goz. 2. Gozcu. 3. Gozbebegi. 4. Gozucu.
DIDEM: (Fars.) Ka. - Gozum.
DIHYE: (Ar.) Er. - Dihye b. Halife. Kelbi kavmine ait, Hz. Rasûlullah (s.a.s)'in ticaret ortagi.
Hos tavirli, kibar, zengin bir tacir. Cebrail (a.s.)'in bazen Dihyetu'l-Kelbi suretinde vahiy
getirdigi rivayet olunur.
DIKCAM: (Tur.) Er. - Cam gibi uzun. Metanetli.
DIKMEN: (Tur.) Er. 1. Koni biciminde sivri tepe. 2. Daglarin en yuksek yeri. 3. Yayla.
DILAN: (Fars.). - Gonuller, yurekler. - Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DILARA: (Fars.) Ka. 1. Gonul alan, gonul kapan, gonul oksayan, gonlu dinlendiren. 2.
Bugun elde ornegi olmayan eski Turk murekkep makamlarindan biri.
DILAVER: (Fars.) Er. - Yigit, yurekli.
DILAVIZ: (Fars.) Ka - Gonlun takildigi, gonule takilan.
DILAY: (Fars.) Ka. - Gonlu aydinlatan ay.
DILAZAD: (Fars.) Er. - Gonlu bir seyle ilgili olmayan, gonlu rahat. Ozgur.
DILBAZ: (Fars.) Ka. 1. Gonul eglendiren. 2. Guzel soz soyleyen. 3. Yuze hos gorunen.
DILBER: (Fars.) Ka. - Gonul alip goturen, guzel.
DILBERAN: (Fars.) Ka. - Dilberler, guzeller.
DILBESTE: (Fars.) Ka. - Gonul baglamis, asik.
DILDAR: (Fars.) Ka. 1. Birinin gonlunu almis, sevgili. 2. Abdulbaki Dede'nin terkib ettigi 7
makamdan biri.
DILDEREN: (Fars.) Ka. - Sevgi toplayan, gonul alan, begenilen.
DILEFRUZ: (Fars.) Ka. - Gonul aydinlatan. - (bkz. Dilfuruz).
DILEK: (Tur.) Ka. 1. Dilenen sey, arzu, istek. 2. Isteme, arzu etme, dileme.
DILEM: (Fars.) Ka. - Gonul ilaci.
DILERCAN: (Fars.) Er. - Dilekte, istekte bulunan.
DILFERAH: (Fars.) Ka. - Gonlu ferah, sevincli.
DILFEZA: (Fars.) Ka. - Gonlu genisleten, gonlu artiran.
DILFURUZ: (Fars.) Ka. - Gonule ferahlik veren, sevindiren.
DILGE: (Tur.). - Guzel konusan kimse. - Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DILHAN: (Fars.) Er. - Gonulden soyleyen, icten konusan.
DILHUN: (Fars.) Er. - Ici kan aglayan.
DILKESTE: (Fars.) Ka. - Gonul cekici.
DILMAN: - (bkz. Dilmen).
DILMEN: (Fars.) Ka. 1. Guzel. 2. Guzel dil bilen, konusan, soz soyleyen.
DILNUR: (Fars.) Ka. - Gonlu nurlu.
DILRAH: (Fars.) Ka. - Gonul yolu.
DILRUBA: (Fars.) Ka. 1. Gonul kapan, gonul alan. 2. Tahminen 2 asirlik bir makam.
DILSAFA: (Fars.) Er. - Gonlu sen, rahat, dertsiz.
DILSAZ: (Fars.) Er. - Gonul yapan.
DILSUZ: (Fars.) Ka. - Gonul yakan, yurek yakici.
DILSAD: (Fars.) Ka. - Gonlu hos, sevilmis.
DILSAH: (Fars.) Er. - Gonul hukumdari, sahi.
DILSUKUFE: (Fars.) Ka. - Gonul cicegi.
DINC: (Tur.) Er. - Gucu kuvveti yerinde ve saglikli.
DINCAY: (Tur.) Er. - Kuvvetli ay.
DINCER: (Tur.) Er. - Kuvvetli kimse, genc, erkek, yigit.
DINDAR: (f.a.i.) Er. - Allah'a inanmis, baglanmis olan kimse.
DIRAHSAN: (Fars.) Ka. - Parlak, parlayan.
DIRAYET: (Ar.). - Zeka, bilgi, kavrayis. - Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DIREM: (Fars.) Er. 1. Akca, para. 2. Gumus para.
DIRENC: (Tur.) Er. - Karsi koyan kuvvet, mukavemet.
DIRICAN: (Tur.) Er. - Guclu, canli kimse.
DIRIG: (Fars.) Er. - Esirgeme, acima.
DIRSEHAN: (Tur.) - Dede Korkut hikayelerinde, cocugu olmadigi icin hor gorulen sonra da
Bogac Han adinda yigit bir ogula sahip olan kahramanin adi.
DIZDAR: (Fars.) Er. - Kale muhafizi.
DOGA: (Tur.) Er. - Tabiat karsiligi olarak kuraldisi uydurulmus kelime.
DOGAN: (Tur.) Er. - Kartalgillerden, alistirilarak kus avinda kullanilan, yirtici bir kus.
DOGANALP: - (bkz. Dogan).
DOGANAY: (Tur.) Er. - Ayin ilk gunleri.
DOGANBEY: (Tur.) Er. - Dogan gibi atik ve cesur bey. Dogan bey: Nigbolu kalesini
haclilara karsi koruyan Osmanli beyi Yildirim Bayezid donemi.
DOGANBIKE: - (bkz. Dogan).
DOGANER: (Tur.) Er. - Guclu, kuvvetli, yigit.
DOGANGUN: (Tur.) Er. - Sabahin ilk isiklan.
DOGANHAN: - (bkz. Doganbey).
DOGANNUR: (Tur.) Ka. - Nurun dogmasi.
DOGANTEN: (Tur.) Er. - Safak vakti.
DOGAY: (Tur.) Er. - Ayin dogmasi.
DOGU: (Tur.) Er. 1. Dogma bolgesi. 2. Gunesin dogdugu yon, sark.
DOGUHAN: (Tur.) Er. - Dogu ulkesinin hukumdari, hakimi.
DOGUKAN: (Tur.) Er. - (bkz.. Doguhan).
DOLUNAY: (Tur.). - Tam yuvarlak halde gorunen ay, bedir, bedr-i tam. -Erkek ve kadin adi
olarak kullanilir.
DORUK: (Tur.) Er. - Tepe, agac tepesindeki korpe filiz.
DOYUM: (Tur.) Ka. - Ganimet almis.
DONDU: (Tur.) Ka. 1. Henuz evlenmemis kiz. 2. Orfte devamli erkek cocugu olan ailenin
son dogan cocugu kiz olursa dondu adini koyarlardi.
DONE: (Tur.) Ka. - Karsi ziyarette bulunma. - (bkz. Dondu).
DUCIHAN: (Fars.) Ka. - Iki cihan, dunya ve ahirct.
DUDU: (Fars.) Ka. 1. Hanim, kucuk kardes. 2. Papagan, tuti. Bir papagan cinsi. 3. Abla, yasli
ermeni kadin.
DUHA: (Ar.). 1. Kusluk vakti. 2. Kur'an-i Kerim'de 93. surenin ismi. -Kiz ve erkek adi olarak
kullanilir.
DUHTER: (Fars.) Ka. - Kerime, kiz.
DUMRUL: (Tur.) Er. - Dede Korkut hikayelerinde gecen bir kahramanin adi.
DURALI: - (bkz. Dursunali).
DURAK: (Tur.) Er. 1. Yolu tasiyan araclarin duzenli olarak durduklari yer. 2. Durma,
dinlenme. 3. Cumle sonuna konulan nokta.
DURAN: (Tur.) Er. - Hareketsiz halde bulunan, sabit.
DURANAY: (Tur.) Ka. - Ayin en uzun sure gokyuzunde kaldigi zaman.
DURCAN: (Tur.) Er. - Canli kal, omrun uzun olsun.*
DURDU: (Tur.) Ka. - (bkz. Dursaliha).*
DURHAL: (Tur.) Er. - Hal uzere kal, oldugun gibi kal*
DURKADIN: , Tur.) Ka. - (bkz. Dursaliha).*
DURKAYA: (Tur.) Er. - Cocuklari devamli olen ailelerin yeni dogan cocuklarina verdikleri isim.*
DURMUS: (Tur.) Er. - (bkz. Dursun).*
DURNA: (Tur.) Er. - Bir cins kus. Turna.
DURSALIHA: (t.a.i.) Ka. - Erkek cocugu olmayan ailelerin en son dogan kiz cocuklarina
verdikleri ad.*
DURSUN: (Tur.) Er. - Cocuklari devamli olen ailelerin yeni dogan cocuklarina verdikleri ad. *
DURSUNALI: (t.a.i.) Er. - Kiz cocugu olmayan ailelerin en son dogan erkek cocuklarina
verdikleri isim.*
DURU: (Tur.) Ka. - Saf, berrak.
DURUALP: (Tur.) Er. - Ozu temiz yigit.
DURUCAN: (Tur.) Er. - (bkz. Durualp).
DURUGUL: (Tur.) Ka. - Temiz, saf gul.
DURUHAN:. - (bkz. Durualp).
DURUKAN: - (bkz. Durualp).
DURUL: (Tur.) Er. 1. Berrak, saf duruma gel. 2. Dibe coken sey, tortu.
DURUSAN: (Tur.) Er. - Temiz olarak taninmis kimse.
DURUSOY: - (bkz. Durusan).
DUYGU: (Tur.) Ka. 1. His. 2. Duyulan, isitilen, hissedilen sey.
DUYSAL: (Tur.) Ka. - Duymakla, hissetmekle ilgili olan.
DUCANE: (Ar.) Er. - sahabe-i kiramdan onemli bir sahsiyetin adi.
DUDEN: (Tur.). 1. Yer altinda akan sularin kirecli tabakalari eriterek meydana getirdikleri tabii
kuyu. 2. Bataklik, girdap. - Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
DULFIN: (Ar.) Ka. - Arap astronomlari tarafindan Delphinus yildiz kumesine verilen isim.
DUNDAR: (Fars.) Er. 1. Eski Fars hukumdari. 2. Arkayi gozeten, koruyan asker.
DURDANE: (Fars.) Ka. 1. Inci tanesi. 2. Sevgili, kiymetli.
DUREFSAN: (Fars.) Ka. 1. Inci serpen. 2. Inci gibi soz soyleyen agiz.
DURIYYE: (Ar.) Ka. 1. Inci gibi parlayan, parlak. 2. Pariltili yildiz.
DURNUR: (Fars.) Ka. - Inci isigi.
DURRE: (Ar.) Ka. - Inci tanesi.
DURUST: (Fars.) Er. 1. Dogru, duzgun, saglam. 2. Butun, tam.
DURVES: (Fars.) Ka. - Inci gibi.
DUZEY: (Tur.). - Seviye karsiligi olarak uydurulmus olmayan. - Erkek ve kadin adi olarak
kullanilir.
DUZGUN: (Tur.). 1. Girintisi, cikintisi, puruzu olmayan. 2. Duzeltilmis, tesviye edilmis. 3. Iyi
duzen verilmis. 4. Intizamli, nizamli. 5. Yolunda, rayinda. 6. Kadinlarin yuzlerine surdukleri
beyaz veya kirmizi boya. - Erkek ve kadin adi olarak kullanilir.
· Eski Turk adetlerinden olan bu tur temenni ifade eden isimler ve bu isimlerden bir seyler beklemek
islam'da kadere riza anlayisina ters oldugu icin yersiz ve mesnedsiz seylerdir
|